Başlarken

Editor-in-Chief Lecture

Abstract

Varlık âleminin en kıymetli ve yaratılış itibariyle en mükemmeli olan insanı, diğer varlıklardan ayıran özelliklerin başında konuşa bilmesi, duygu ve düşüncelerini aktara bilmesi, söz söyleyip, yazabilmesi gelmektedir. Bu belki de kula bahşedilmiş en büyük ve en güzel nimetlendendir.
Yüce Allah da, kelâm sıfatının bir tecellisi olarak melekleri, peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullarıyla konuşmuş, böylece onları kendine muhatap almıştır.
Söz olarak ortaya konan her şeyin en güzel ve en mükemmeli, aynı zamanda en belîğ ve fasihi olanı, Allah’ın son peygamberine indirdiği Kuran-ı Kerim’dir. Sözüne değer kazandırmak isteyen her yazar ve kelam ehli, Kuran'a müracaat etmeli, onunla o kadar haşir neşir olmalı ki ona benzemeye çalışmalıdır. Yoksa tamamen günün telakkîleri nazara alınarak ortaya konan ‘söylemler’ bugün için parlak görünseler de uzun soluklu olacakları, hele hele daha sonraki nesillere ulaşacakları kesinlikle düşünülemez.
Kur’an vahyi, Hay olan Allah'tan, hayatı inşa için, hayatın ta yüreğine inmiş tarifsiz bir hayattır. Amacı insanı zulümattan nura, karanlıklardan aydınlığa, bencillikten ben idrakine, içgüdülerin esaretinden ruhun özgürlüğüne, bilinçaltının gayyasından bilincin doruğuna, nefsin köleliğinden ruhun özgürlüğüne çıkarmaktır.
Yine Mubîn, Kur’an’ın Kur’an’da geçen sıfatlarından biridir. Kur’an’ı anlamak Allah’ın özelde mü’min, genelde tüm insanlık üzerindeki hakkıdır. Yine Kur’an’ı anlamak, Kur’an’ın kendisine hidayet rehberi olarak inanan tüm mü’minler üzerindeki hakkıdır. Kur’an’ı anlayamayacaklarını düşünenler, Allah’ın ve Kur’an’ın hakkına geçiyorlar demektir. Kur’an’ı anlamak için gayret edenler ise, Allah’ın ve Kur’an’ın hakkına riayet ediyorlar demektir.
Ayrıca Kur’an, Kur’an'dır, yani kelimenin tüm olumla anlamlarıyla “sürekli okunan” demektir. Kur’an okumak, “nakarat söylemek” manasına değildir. Kur’an vahyini ikra’ emriyle indirmeye başlayan Allah –hâşâ- içinde anlam olmayan bir okumayı emretmiş olamaz. O zaman “Oku” emri anlamsızlaşırdı. “Oku” emri, anlamsız bir emir değil, içinde anlam olan ve anlamı da içeren bir emirdir.
Kur’an kıraat etmek, Kur’an’ı terennüm etmek değil, Kur’an’ı tedebbür etmektir. Kur’an muhatabından kıraat etmesini istemekle yetinmeyip, daha ileri giderek tedebbür etmesini istemektedir:
“Yoksa onlar Kur’an’ı hiç tedebbür etmezler mi?” (Nisa’ 4/82).
Sözün özü: Kur’an’ın anlamıyla buluşmak Allah ile buluşmaktır. Bizlerin dünya ve ahiret saadeti Kuran'a dönüş ve onu olduğu gibi anlamaya, sonrasında pratiğe dökmeye bağlıdır.
Değerli Misbah okuyucuları!
Şükürler olsun bu hedefler doğrultusunda yeni bir sayı ile "Kurani Araştırmalar Özel Sayısı " ile sizlerle bulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu sayıda da en doğru sözlerin kaynağı olan Kuran ve Ehlibeyt denizinden faydalanılarak hazırlanan inci misali makaleleri sizlere sunmanın şevki içindeyiz.
Bu özel sayımızda önce Kuran'ı, yaşayan Kuran Hz. Ali'nin dilinden sonra da kendimizi inanç alanında yetiştirmenin inceliklerini Nehcü'l-Belağa'dan öğrenmeye çalışacağız.  Kuran'ı anlama alanında Allame Tabatabai, Müçtehid Şebisteri ve Muhammed Arkun tarafından kaleme alınmış makaleler de ayrıca sizlere sunulmuştur. Yine Oryantalistlerin Kuran çalışmalarından ve bu çalışmalardaki amaçlarından dergimizde genişçe bahsettik. Son olarak günümüze kadar yazılmış bazı önemli tefsir ve Kuran açlışmalarını sizlere tanıtma gayreti içerisinde olduk.
Dünya ve ukba hayatımız için faydalı olacağını ümit ettiğimiz birbirinden seçkin ve alanında uzman düşünürlerin bu makalelerinin hakiki yurdumuz için birer azık olmasını ümit ediyoruz.
Her zaman olduğu gibi yine siz değerli okuyucularımızdan her türlü yapıcı eleştirileri bizimle paylaşmanızı diler, çok daha güzel sayılarla buluşmayı Yüce Mevla’dan niyaz ederiz.
Selam ve saygılarımızla…
Dr. S. Vahit Kaşanî

Article Title [Persian]

سخن سردبیر

Abstract [Persian]

توانایی صحبت کردن ، بیان احساسات و افکار ، گفتن و نوشتن از ویژگیهای اصلی انسان است که با ارزش ترین و کاملترین موجود در نظام آفرینش  است. این ویژگی ها او را از سایر موجودات متمایز می کند و شاید بتوان گفت که این ویژگی ها بزرگترین و زیباترین نعمتی است که به بنده اعطا شده است.     
خداوند متعال از طریق فرشتگان ، انبیا و کتب خود، به عنوان تجلّی صفت کلام خود، با بندگان خود سخن گفته و بدین ترتیب آنها رامخاطب خود قرار داده است.
قرآن کریم، به عنوان زیباترین و کامل ترین و در عین حال بلیغ ترین و فصیح ترین سخن است که از طرف خداوند برای آخرین پیامبر نازل شده است. هر نویسنده و اهل سخنی که می خواهد به کلام خود ارج و قیمت بدهد ، باید به قرآن رجوع کند و چنان رابطه ای با آن داشته باشد که بتواند سخن خود را شبیه قرآن کند. در غیر این صورت ، « گفتمان » هایی که با در نظر گرفتن مفاهیم روزمره مطرح می شوند ، حتی اگر برای امروز نیز روشن به نظر برسند ، اما ماندگار بودن آنها برای زمان های طولانی، به ویژه انتقال آنها به نسل های بعدی امکان پذیر نخواهد بود.              
 قرآن یک حیات وصف ناپذیر است که بر قلب زندگی نشسته است و برای ساختن زندگی انسان ها  در قالب وحی از جانب خداوند متعال نازل شده است. هدف قرآن این است که مردم را از ظلمات به سوی نور ، از تاریکی ها  به روشنایی ها، از خودخواهی ها به درک واقعی خویشتن ، از اسارت  غرایز به آزادی روح ، از گرفتاری در نا آگاهی ها به اوج آگاهی و از بردگی نفس به آزادی روح سوق دهد.             همچنین مبین و روشنگر بودن  یکی از صفات قرآن است که در قرآن بدان اشاره شده است. یکی از حقوق خداوند بر انسان ها این است که همه انسانها بطور کلی و به ویژه مؤمنان قرآن را فهم کنند. همچنین، حقّ قرآن بر گردن همة مؤمنانی که قرآن را به عنوان راهنمای هدایت خود بر گزیده اند، فهمیدن آن است. کسانی که فکر می کنند نمی توانند قرآن را بفهمند خود را مدیون خدا و قرآن می کنند. اما کسانی که برای درک و فهم قرآن تلاش می کنند، در حقیقت حقوق الله و قرآن را که بر گردن آن هاست، رعایت می کنند.                                                  
علاوه بر این ، قرآن کتاب خواندن است. یعنی به معنی کامل و دقیق کلمه، کتابی است که پیوسته باید خوانده شود. البته خواندن قرآن به معنی خواندن آن با صوت و لحن نیست. بنابر این از خدایی که قرآن را در ابتدا با فرمان  « اِقرَأ » نازل کرده، بعید است که به خواندن چیزی امر کند که در لابلای آن مطالب غیر قابل فهم نازل کرده است. در این صورت آوردن فرمان « اِقرَأ » بی معنی می شد. فرمان « اِقرَأ »، یک واژة نامفهوم و بی معنی نیست،یک فرمان معنی دار و دارای مفهوم روشن است.
نزول قرآن، فقط به منظور تلاوت قرآن نیست ، برای ترنّم و زیبا خواندن نیست، بلکه به منظور تدبّر در آن است. قرآن با دستور به تلاوت ، صرفا بسنده کردن  به خواندن آن را نمی پذیرد، بلکه یک مرحله فراتر از آن یعنی تدبر در قرآن را از مخاطبان خود خواسته است. چنانچه می فرماید : « اَ فلا یتدبّرون القرآن » ( آیا آن ها در آیات قرآن تدبّر نمی کنند ؟ ) ( نساء / 82 )                                                      
حاصل کلام اینکه : درک و فهم معنای قرآن به مثابة ملاقات با خداوند است. خوشبختی ما در دنیا و آخرت منوط به بازگشت به قرآن ، فهم قرآن آن چنان که هست و سپس عملی کردن آن است.                                                          
خوانندگان عزیز مجلة مصباح !                                                                
خداوند را شاکریم و خوشحالیم که در راستای این اهداف با شمارة جدید مجله « ویژه مطالعات قرآنی » با شما ارتباط برقرار می کنیم. و مسروریم از اینکه در این شماره ، با بهره گیری از منبع سخنان راستین یعنی بحر بیکران قرآن و آموزه های اهل بیت مقالاتی منتخب چون دُر، تقدیم شما خواهیم کرد.                            
در این ویژه نامه ، سعی خواهیم کرد ابتدا قرآن را از زبان قرآن ناطق یعنی امام علی ( ع ) که با قرآن زندگی کرد، یاد گرفته و سپس با ظرائف پرورش خود در زمینه های اعتقادی بر اساس  آموزه های نهج البلاغه آشنا شویم. همچنین، در زمینه فهم قرآن مقالاتی که توسط علامه طباطبائی، مجتهد شبستری و محمد آرکون به رشته تحریر در آمده است به حضور شما عرضه خواهد شد.  علاوه بر آن، در مورد مطالعات قرآنی مستشرقین و هدف آن ها از این مطالعات در مجلة خود به طور مبسوط سخن گفته ایم. در نهایت،  تلاش کرده ایم تا برخی از تفاسیر مهم و آثار قرآنی که تا امروز تألیف شده اند را به شما معرفی کنیم.                                            
 امیدواریم که این مقالات که از آثار متفکران برجسته و متخصص انتخاب شده است، برای حیات دنیوی و اخروی ما مفید بوده و توشه ای برای حیات حقیقی ما در  آخرت باشد.                                                                                      
مثل همیشه ، از شما خوانندگان محترم درخواست داریم انواع انتقادات سازنده خود  را با ما در میان بگذارید ، و از خداوند متعال مسألت می کنیم که بتوانیم با ارائة شماره های بهتر در خدمت شما باشیم.                                                       
 
با احترام آرزوی سلامتی
دکتر سید وحید کاشانی
 
 

Varlık âleminin en kıymetli ve yaratılış itibariyle en mükemmeli olan insanı, diğer varlıklardan ayıran özelliklerin başında konuşa bilmesi, duygu ve düşüncelerini aktara bilmesi, söz söyleyip, yazabilmesi gelmektedir. Bu belki de kula bahşedilmiş en büyük ve en güzel nimetlendendir.

Yüce Allah da, kelâm sıfatının bir tecellisi olarak melekleri, peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullarıyla konuşmuş, böylece onları kendine muhatap almıştır.

Söz olarak ortaya konan her şeyin en güzel ve en mükemmeli, aynı zamanda en belîğ ve fasihi olanı, Allah’ın son peygamberine indirdiği Kuran-ı Kerim’dir. Sözüne değer kazandırmak isteyen her yazar ve kelam ehli, Kuran'a müracaat etmeli, onunla o kadar haşir neşir olmalı ki ona benzemeye çalışmalıdır. Yoksa tamamen günün telakkîleri nazara alınarak ortaya konan ‘söylemler’ bugün için parlak görünseler de uzun soluklu olacakları, hele hele daha sonraki nesillere ulaşacakları kesinlikle düşünülemez.

Kur’an vahyi, Hay olan Allah'tan, hayatı inşa için, hayatın ta yüreğine inmiş tarifsiz bir hayattır. Amacı insanı zulümattan nura, karanlıklardan aydınlığa, bencillikten ben idrakine, içgüdülerin esaretinden ruhun özgürlüğüne, bilinçaltının gayyasından bilincin doruğuna, nefsin köleliğinden ruhun özgürlüğüne çıkarmaktır.

Yine Mubîn, Kur’an’ın Kur’an’da geçen sıfatlarından biridir. Kur’an’ı anlamak Allah’ın özelde mü’min, genelde tüm insanlık üzerindeki hakkıdır. Yine Kur’an’ı anlamak, Kur’an’ın kendisine hidayet rehberi olarak inanan tüm mü’minler üzerindeki hakkıdır. Kur’an’ı anlayamayacaklarını düşünenler, Allah’ın ve Kur’an’ın hakkına geçiyorlar demektir. Kur’an’ı anlamak için gayret edenler ise, Allah’ın ve Kur’an’ın hakkına riayet ediyorlar demektir.

Ayrıca Kur’an, Kur’an'dır, yani kelimenin tüm olumla anlamlarıyla “sürekli okunan” demektir. Kur’an okumak, “nakarat söylemek” manasına değildir. Kur’an vahyini ikra’ emriyle indirmeye başlayan Allah –hâşâ- içinde anlam olmayan bir okumayı emretmiş olamaz. O zaman “Oku” emri anlamsızlaşırdı. “Oku” emri, anlamsız bir emir değil, içinde anlam olan ve anlamı da içeren bir emirdir.

Kur’an kıraat etmek, Kur’an’ı terennüm etmek değil, Kur’an’ı tedebbür etmektir. Kur’an muhatabından kıraat etmesini istemekle yetinmeyip, daha ileri giderek tedebbür etmesini istemektedir:

“Yoksa onlar Kur’an’ı hiç tedebbür etmezler mi?” (Nisa’ 4/82).

Sözün özü: Kur’an’ın anlamıyla buluşmak Allah ile buluşmaktır. Bizlerin dünya ve ahiret saadeti Kuran'a dönüş ve onu olduğu gibi anlamaya, sonrasında pratiğe dökmeye bağlıdır.

Değerli Misbah okuyucuları!

Şükürler olsun bu hedefler doğrultusunda yeni bir sayı ile "Kurani Araştırmalar Özel Sayısı " ile sizlerle bulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu sayıda da en doğru sözlerin kaynağı olan Kuran ve Ehlibeyt denizinden faydalanılarak hazırlanan inci misali makaleleri sizlere sunmanın şevki içindeyiz.

Bu özel sayımızda önce Kuran'ı, yaşayan Kuran Hz. Ali'nin dilinden sonra da kendimizi inanç alanında yetiştirmenin inceliklerini Nehcü'l-Belağa'dan öğrenmeye çalışacağız.  Kuran'ı anlama alanında Allame Tabatabai, Müçtehid Şebisteri ve Muhammed Arkun tarafından kaleme alınmış makaleler de ayrıca sizlere sunulmuştur. Yine Oryantalistlerin Kuran çalışmalarından ve bu çalışmalardaki amaçlarından dergimizde genişçe bahsettik. Son olarak günümüze kadar yazılmış bazı önemli tefsir ve Kuran açlışmalarını sizlere tanıtma gayreti içerisinde olduk.

Dünya ve ukba hayatımız için faydalı olacağını ümit ettiğimiz birbirinden seçkin ve alanında uzman düşünürlerin bu makalelerinin hakiki yurdumuz için birer azık olmasını ümit ediyoruz.

Her zaman olduğu gibi yine siz değerli okuyucularımızdan her türlü yapıcı eleştirileri bizimle paylaşmanızı diler, çok daha güzel sayılarla buluşmayı Yüce Mevla’dan niyaz ederiz.

Selam ve saygılarımızla…