Editor-in-Chief Lecture
Article Title [Persian]
Varlık âleminin en kıymetli ve yaratılış itibariyle en mükemmeli olan insanı, diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerin başında konuşa bilmesi, duygu ve düşüncelerini aktara bilmesi, söz söyleyip, yazabilmesi gelmektedir. Bu belki de kula bahşedilmiş olan en büyük ve en güzel nimettir. Öyle ki mantık ve felsefe ilminde pek çok düşünür, insanı ‘konuşan canlı’ diye tarif etmiştir.
Yüce Allah, kelâm sıfatının bir tecellisi olarak melekleri, peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullarıyla konuşmuş, böylece onları kendine muhatap almıştır.
Söz olarak ortaya konan her şeyin en güzel ve en mükemmeli, aynı zamanda en belîğ ve fasihi olanı, Allah’ın son peygamberine indirdiği Kuran-ı Kerim’dir.
Kuran’dan sonra söz sanatının zirvesinde güzel sözler söyleyen ve aynı zamanda bu sözleri en güzel şekilde beyan buyuran Hz. Muhammed (s.a.a) ve onun tertemiz Ehlibeyt’idir.
Nehcül Belağa’da örneklerini gördüğümüz gibi, öylesine ulvi sözler buyurmuşlar ki, hiçbir beşerin bu konuda onların seviyesine ulaşılabilmesi katiyyen mümkün değildir. Onlar toplumların imamları oldukları gibi kelamların da imamlarıdırlar.
Bu zaviyeden meseleye bakacak olursak, sözüne değer kazandırmak isteyen her yazar ve kelam ehli, Kuran ve Ehlibeyt kaynaklarına müracaat etmeli, onları taklit ederek onlara benzemeye çalışmalıdır. Yoksa tamamen günün telakkîleri nazara alınarak ortaya konan ‘söylemler’ bugün için parlak görünseler de uzun soluklu olacakları, hele hele daha sonraki nesillere ulaşacakları kesinlikle düşünülemez.
Söz ve yazı her şeyden önce, hakikati söylemeli, Hakk’ı anlatmalıdır. Söz muhakkak doğru olmalı, doğruyu dile getirirken de doğru yeri ve doğru zamanı seçmesini bilmelidir. Söz hayırdan, iyiliklerden bahsetmeli ve aynı zamanda dilsiz şeytan olmamak için de batılı, yanlışı da göstermelidir.
Ayrıca insan ağzını açar açmaz, kalemi eline alır almaz kin kusmamalıdır. Söylediği, konuştuğu, yazdığı kin, nefret, hasetten ibaret olanlar, bu tavırlarıyla başkalarının kendileri hakkında besleyip büyüttükleri hüsn ü zanları bir çırpıda yerle bir ettiklerini ve sonra gelenlere karanlık bir nâm bıraktıklarını fark edebilselerdi, herhalde ebediyyen ağızlarını açmayacaklar, kalemi de ellerine almayacaklardı.
Söz, ister hak isterse de batıl, gerek olumlu ve gerekse de menfi mecrada akıp gitsin hiç şüphesiz en etkileyici bir silahtır. Savaşları durduran sözler olduğu gibi, savaşların ve nice haksızlıkların kıvılcımı olmuş sözler de az değildir.
Evet, beyan Yaratıcı’nın insanoğluna bir lütfudur. Herkes söylemeli fakat on dinleyip bir söylemelidir ve söylenen sözler, yazılan makaleler insanın yolunu cennete çıkarmalı, cehennem kuyularından kurtarmalı, hep Allah söylemeli ve kalpten söylemelidir. Ayrıca yapmadığını yaşamadığını anlatmamalı önce kendisi pratik hayatında uygulamalı sonrasında başkalarına söylemeli zira insan, ‘Niçin kendiniz yapmadığınız şeyleri başkalarına söyleyip duruyorsunuz’ itabına maruz kalmaktan korkmalıdır.
Değerli Misbah okuyucuları!
Şükürler olsun yeni bir sayıda sizlerle bulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu sayıda da en doğru sözlerin kaynağı olan Kuran ve Ehlibeyt denizinden faydalanılarak hazırlanan inci misali makaleleri sizlere sunmanın şevki içindeyiz.
Kuran, hadis, eğitim, felsefe, irfan ve dua ikliminden dünya ve ukba hayatımız için faydalı olacağını ümit ettiğimiz birbirinden seçkin ve alanında uzman düşünürlerimizin yazıları hakiki yurdumuz için birer azık olacaktır. İnşallah.
Her zaman olduğu gibi yine siz değerli okuyucularımızdan her türlü yapıcı eleştirileri bizimle paylaşmanızı diler, çok daha güzel sayılarla buluşmayı Yüce Mevla’dan niyaz ederiz.
Selam ve saygılarımızla…